Metisiline Dirençli Staphylococcus aureus'a Bağlı
Hemodiyaliz Kateteri ile İlişkili Bakteriyeminin
Daptomisin Kilit Yöntemiyle Tedavisi
Treatment
of Hemodialysis Catheter-Associated Bacteremia due to Methicillin-Resistant
Staphylococcus aureus by Daptomycin Lock Method
Hava YILMAZ, Esmeray MUTLU YILMAZ, Şaban ESEN, Mustafa SÜNBÜL, Hakan LEBLEBİCİOĞLU
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Samsun.
Ondokuz Mayis University Faculty of Medicine, Department of Infectious Diseases and Clinical Microbiology, Samsun, Turkey.
ÖZET
Biyofilm tabaka oluşturmaları ve virülansının yüksek olması nedeniyle Staphylococcus aureus'un etken olduğu kateterle ilişkili enfeksiyonları kateteri çıkarmadan tedavi etmek zordur. Bu raporda, 10 yıldır kronik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz uygulanan ancak hemodiyaliz kateteri çıkarılamayan 51 yaşındaki kadın hastada gelişen metisiline dirençli S.aureus'un etken olduğu kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonunun tedavisinde, sistemik daptomisin (6 mg/kg/günaşırı IV) tedavisinin yanı sıra kilit tedavisi (3.5 mg/ml daptomisin ve 0.045 mg/ml kalsiyum ile birlikte tüm lümeni dolduracak şekilde) uygulanması sonucu elde edilen klinik ve mikrobiyolojik deneyim paylaşılmıştır.
Anahtar sözcükler: Daptomisin; antibiyotik kilit tedavisi; kateter enfeksiyonu; S.aureus; hemodiyaliz.
ABSTRACT
Treatment of catheter-associated infections caused by Staphylococcus aureus is difficult without catheter removal, because of the biofilm formation and its high virulence. In this report, we presented our clinical and microbiological experience with systemic daptomycin (6 mg/kg/on alternate days IV) as well as antibiotic lock therapy (filling of the catheter lumen with 3.5 mg/ml daptomycin together with 0.045 mg/ml calcium) in the treatment of a catheter-associated bloodstream infection caused by methicillin-resistant S.aureus in a patient with hemodialysis catheter which could not be removed.
Key words: Daptomycin; antibiotic lock treatment; catheter infection; S.aureus; hemodialysis.
Geliş Tarihi (Received): 20.09.2011 • Kabul Ediliş Tarihi (Accepted): 06.01.2012
GİRİŞ
Kateterle ilişkili enfeksiyonlar, modern sağlık uygulamalarında önemli bir sorundur. Bu enfeksiyonlarda etkenlerin çoğu gram-pozitif mikroorganizmalardır. Stafilokoklar biyomateryallerden en sık izole edilen bakterilerdir1,2. Özellikle hastanede yatan hastalarla hemodiyaliz hastaları Staphylococcus aureus'a bağlı kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu için en fazla riske sahip gruptur3. Ülkemizde kalıcı kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu insidansı 2.8-14 epizot/1000 kateter günüdür4. Ayrıca mortalite hızının %5-10 olduğu ve her yıl 5000-10.000 hemodiyaliz hastasının kateterle ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonu nedeniyle öldüğü bildirilmiştir5. Biyofilm tabaka oluşturmaları nedeniyle S.aureus'un etken olduğu kateterle ilişkili enfeksiyonların tedavisi zordur. S.aureus'a bağlı bakteriyemilerin mortalitesi %20'lere ulaşmaktadır6.
Bu raporda, hemodiyaliz kateteri çıkarılamayan ve S.aureus'un etken olduğu kateterle ilişkili bakteriyemi gelişen bir olguda, antibiyotik kilit tedavisi ve sistemik daptomisin uygulamasıyla alınan başarılı sonuç paylaşılmaktadır.
OLGU SUNUMU
On yıldır kronik böbrek yetmezliği nedeniyle haftada üç kez hemodiyaliz uygulanan 51 yaşında kadın hasta, hemodiyaliz sonrası gelişen ateş, bulantı ve halsizlik şikayetiyle başvurdu. Fizik muayenesinde ateşi 38°C, nabzı 120/dakika, TA 180/100 mmHg olarak ölçüldü. Sağ subklavyen kateterin giriş yerinde pürülan akıntı vardı. Mitral odakta 2/6 sistolik üfürüm duyuldu. Periferik kanda lökosit 12.900/mm3, nötrofil 11.500/mm3, trombosit 177.000/mm3, hemoglobin 11.3 g/dl, eritrosit sedimentasyon hızı 140 mm/saat, C-reaktif protein 206 mg/L olarak saptandı. Kateter giriş yerindeki eksüdatif akıntının Gram boyamasında bol lökosit ve gram-pozitif koklar görüldü. Periferik ven ve kateter lümeninden kan kültürü alındıktan sonra ampirik olarak intravenöz (IV) vankomisin (dört günde bir 1 g) başlandı. Eksuda ve kan (periferik ven ve kateter hub'undan alınan) kültürlerinde metisiline dirençli S.aureus (MRSA) üredi. Transtorasik ekokardiyografi (TTE)'de vejetasyon ve trombüs saptanmadı. Batın ultrasonografide (USG) hepatosplenomegali görüldü. Tedavinin üçüncü gününde ateşi düştü. Vankomisinin 10. gününde kateter lümeni ve periferik venden alınan kültürlerde MRSA üremeye devam ediyordu. Vankomisin kesilerek daptomisin (günaşırı 6 mg/kg IV) başlandı. Daptomisin tedavisinin üçüncü gününde kateterin bir lümeninde S.aureus üremeye devam ediyordu, diğer lümen ve periferik venden alınan kültürde üreme olmadı. Tedavinin 14. gününde, hasta kendi isteği ile taburcu edildi. İki hafta sonra üşüme, titreme ve ateşin eşlik ettiği bakteriyemik epizotla tekrar başvurdu. Kan (periferik ven ve kateter lümeninden alınan) kültürlerinde yine MRSA üredi. Daptomisin IV ve antibiyotik kilit tedavisi (3.5 mg/ml daptomisin ve 0.045 mg/ml kalsiyum ile birlikte tüm lümeni dolduracak şekilde) kombine uygulanmaya başlandı7. Yinelenen TTE'de vejetasyon ve trombüs görülmedi. Sistemik tedavi 14 gün uygulandıktan sonra kesildi. Antibiyotik kilit tedavisine her diyaliz sonrası devam edildi. Hasta sadece antibiyotik kilit tedavisi alıyorken 12 gün sonra tekrar ateşi 38.4°C'ye yükseldi. Periferik ven ve kateterden alınan kan kültürlerinde MRSA üredi. TTE tekrarlandı, vejetasyon ve trombüs görülmedi. Daptomisin 6 mg/kg/günaşırı IV başlandı ve her hemodiyaliz sonrası kilit tedavisi uygulandı. Kombine tedavi bu şekilde altı haftaya tamamlandıktan sonra oral siprofloksasin ve rifampisin ile tedaviye devam edildi. Üç aydır bu süpresyon tedavisini kullanan hastanın kliniği stabil seyretmekteydi.
TARTIŞMA
Uzun süreli kalıcı kateter kullanımının en önemli komplikasyonları trombüs oluşumu ve enfeksiyondur8. Kateter ile ilişkili bakteriyemi, hemodiyaliz hastalarında sık görülen ve korkulan bir komplikasyondur. Özellikle S.aureus gibi biyofilm oluşturma potansiyeline sahip bakterilerin osteomiyelit ve endokardit gibi sistemik enfeksiyon yapma ve erken rekürrens sıklığı daha yüksektir3,9. Sadece sistemik antibiyotik tedavisiyle kateterle ilişkili bakteriyemi epizotlarının ancak %35'i temizlenebilir9. Bu uygulama ile bakteriyemi kontrol altına alınabilse de kateter tamamen steril edilemez; bu durumda komplikasyon ve rekürrens riski devam eder. Nitekim hastamızda ilk sistemik daptomisin tedavisinden 15 gün sonra enfeksiyonun tekrarladığı görülmüştür.
Kateter enfeksiyonları kateter yüzeyinde oluşan biyofilm tabaka ile ilişkilidir. Kateter yerleştirildikten sonra üç gün içinde kolonizasyon ve biyofilm oluşur. On günden kısa süreli kateterlerde biyofilm tabakası kateterin dış yüzünde oluşurken, 30 günden uzun süreli kateterlerin iç yüzeyinde de oluştuğu gösterilmiştir10. Ayrıca, heparinli kapama solüsyonlarının S.aureus'un biyofilm oluşturmasını stimüle ettiği bilinmektedir11. Biyofilm tabaka içindeki bakterileri öldürmek için gereken antibiyotik konsantrasyonu, dolaşımdaki bakterileri öldürmek için gereken konsantrasyondan 100-1000 kat fazla olmalıdır9. İlk kez 1988 yılında Messing12, yüksek konsantrasyonda antibiyotiği kateter içine uygulamış ve antibiyotik kilit tedavisini tanımlamıştır. Antibiyotik kilit tedavisinde yüksek konsantrasyonda antibiyotik antikoagülan ile birlikte kateter içine uygulanır, sistemik dolaşıma verilmez9. Antibiyotik kilit tedavisinin avantajları, enfeksiyon bölgesinde yüksek antibiyotik konsantrasyonu elde edilmesi ve sistemik toksisitesinin azaltılmasıdır10. Bakteri eradikasyonu oranlarını artırmak için antibiyotik kilit tedavisi uygulaması "Infectious Diseases Society of America (IDSA)" ve "Centers for Disease Control and Prevention (CDC)" tarafından da etkili bulunmuştur2. Antibiyotik kilit tedavisinin başarısı etken mikroorganizmaya göre değişir. Gram-negatif çomak ve Staphylococcus epidermidis bakteriyemilerinde başarı oranı yüksekken, S.aureus enfeksiyonlarında daha düşüktür (%40-55). Bu durum, biyofilm içindeki S.aureus'un plazma konsantrasyonundan 100-1000 kat fazla antibiyotik konsantrasyonlarına bile dirençli olabileceği veya kateterin dış düzeyindeki S.aureus'un biyofilm tabakasına antibiyotiğin yeterince etki etmemesiyle açıklanabilir10. Bu nedenle S.aureus'un etken olduğu durumlarda en güvenilir çözüm kateterin çekilmesidir8,10,13. Sadece seçilmiş olgularda başka bir damar yolu seçeneği olmadığında, nötropenik olmayan, hemodinamik olarak stabil hastalarda, transözefageal ekokardiyografi ile enfektif endokarditin ekarte edildiği durumlarda çok yakın takiple antibiyotik kilit tedavisi uygulanabilir6,8.
IDSA rehberi yüksek riskli hastalarda kateter ile ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonlarında santral venöz kateteri kurtarmak için antibiyotik kilit tedavisi uygulamasını onaylamaktadır14. Ancak literatürde hangi antibiyotiğin ne kadar süreyle uygulanacağına dair net bilgi yoktur. Bu amaçla birçok antibiyotik denenmiştir. Vankomisin ve teikoplaninin antibiyotik kilit tedavisiyle uygulandığı ülkemizden de bildirilen çalışmalar vardır15. Daptomisin, minosiklin ve tigesiklin 24 saatin sonunda biyofilmdeki MRSA'yı inhibe etmede linezolid ve vankomisinden daha üstün bulunmuştur. Özellikle zaman öldürme eğrisi, daptomisinin MRSA'ya en hızlı etki eden antibiyotik olduğunu, günde dört saatlik uygulama ile üçüncü günde MRSA kolonizasyonunu anlamlı şekilde azalttığını göstermiştir14. Daptomisin gibi lipopeptidler stafilokoklar üzerinde üreme fazı ne olursa olsun hızlı bakterisidal aktivite gösterir. İn vitro kateter modelinde antibiyotik kilit tedavisinde farklı daptomisin konsantrasyonları denenmiş, sadece 5 mg/ml'lik daptomisin ve kalsiyum uygulaması S.aureus'u eradike edebilmiş, vankomisin ise başarısız bulunmuştur3. Antibiyotik kilit tedavisinin sistemik tedaviyle birlikte uygulanmasının başarıyı artırdığı ve ayrıca toplam tedavi süresinin başarıyı belirlediği gösterilmiştir8,16. Bizim olgumuzda, daptomisin kilit tedavisi 3.5 mg/ml dozunda ve sistemik tedavi (6 mg/kg) ile birlikte toplam altı hafta kombine uygulanarak başarılı olunabilmiştir. Sonuç olarak S.aureus'un etken olduğu kateter enfeksiyonlarında kateterin çekilmesi en güvenli çözümdür. Kateteri çekilemeyen seçilmiş hastalarda antibiyotik kilit tedavisi ve sistemik olarak daptomisin tedavisinin uzun süre uygulanması, kateter çekilinceye kadar iyi bir kurtarma seçeneği olabilir.
KAYNAKLAR
İletişim (Correspondence):
Yrd. Doç. Dr. Hava Yılmaz,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı,
Kurupelit, Samsun, Türkiye.
Tel (Phone): +90 362 457 6070,
E-posta (E-mail): hyilmaz@omu.edu.tr